Malcom X

"NASIL YAŞARSANIZ ÖYLE ÖLÜRSÜNÜZ"

Malcolm X, hayatını mensubu bulunduğu toplumun haklarını elde etmeye bundan daha da ötesi bu toplumu gerçek kimliğine kavuşturmaya adamıştı. Belki siyah toplum olarak bütün eşyalarını, tekrar bir gemiye yükleyip Afrika'ya dönemezlerdi ama kültürleriyle, dinleriyle, dilleriyle bir de özgürlükleriyle Afrikalı olabilirlerdi. Tahrip edilmiş Hıristiyanlık dini onlara iki dünyayı da cehennem yapmıştı ne yazık ki ...En son ve mükemmel bir din olan İslamiyet ancak bu toplumun her iki dünyada saadetini sağlayabilirdi. Malcolm X, bu gerçekleri anlatabilmek için çalıştı.

Malcolm X'i ayartmak, satın almak mümkün değildi. Siyah yığınlar bunun farkındaydılar ve zaten bu yüzden saygı duymaktaydılar ona. Siyah yığınlar gene bilmekteydiler ki Malcolm, tıpkı kendileri gibi tabandan gelme birisidir. Bundan dolayı da Malcolm X'e kendilerinden birisi olarak değer vermekteydiler ve ona sahip çıkmaktaydılar. Malcolm X'in, 24 Kasım 1964 'deki seyahati dönüşü, Hacc için gittiği Mekke dönüşünden daha da büyük bir olay olur. Tüm medya ve diğer bazı odaklar onun peşindedir, tüm gözler onun üzerindedir. Bundan böyle o, konuşmalarına şöyle başlayacaktır; "Kardeşlerim, dostlarım, FBI, ve CIA... " Malcolm, mücadelesini daha da evrenselleştirmek ve uluslararası bir güce kavuşturmak için Avrupa'daki diğer siyahların örgütleriyle temasa geçmek üzere Avrupa'ya gider. Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde konuşmalar yapan Malcolm X, Fransa'dan sınır dışı edilir. Avrupa'ya yaptığı geziden 13 Şubat Cumartesi gece saat 24 civarında New York'a döner ve evine gider. Aynı gece saat 02. 45'te evinin ön camından içeri hem yangın çıkarıcı, hem de sis yapıcı bombalar atılır. Şiddetli bir patlamayla birlikte tüm evi alev ve duman kaplar. Malcolm X kendisini, eşini ve çocuklarını zorlukla dışarı atabilmiştir. Malcolm X, o gecenin sabahı sanki hiçbir şey olmamış gibi daha önceden kararlaştırılmış bir konuşma için Detroit'e gider. Şubat 16'da yakın bir arkadaşına; "Önümüzdeki beş gün içinde infaz edilmek üzere ölüm fermanım imzalandı" diyecektir. Yine Şubat 15'te bir toplantıda: "Kötü bir devreydi o devre kardeşim. Neydi o günlerdeki hastalığım, çılgınlığım öyle... Allah'a şükür ki kurtuldum onların hepsinden. Şimdi şehitlerin devridir. Bu şehitlerden birisi de ben olacaksam, kardeşlik yolunda gerçekleşecektir şehitliğim. Bu memleketi kurtaracak olan tek şey de zaten bu kardeşliktir. Bunu öğrenmek bana pahalıya mal oldu. Ama olsun, sonunda öğrendim ya... "

Malcolm X'e yönelik saldırıların ve kuşatmanın niteliği, dozajı günden güne artmaktaydı. İlk zamanlar kendisine yönelik bu girişimleri Siyah Müslümanlara/İslam Cemaati'ne mal eden ve onları itham eden Malcolm X, 20 Şubat 1965 Cumartesi günü bu düşüncesinden vazgeçtiğini şöyle ifade edecektir: "Siyah Müslümanların yaptığını bir türlü kabul edemiyorum, buna ihtimal veremiyorum. Çünkü Siyah Müslümanların neleri becereceklerini, neleri beceremeyeceklerini çok iyi biliyorum ve onlar son zamanlarda meydana gelen tertiplerin bir çoğunu beceremezler.

21 Şubat 1965 Pazar günü, 400 kişilik bir toplantıda konuşma yapacaktır.

Malcolm'un konuşma yapacağı toplantıya aynı zamanda başka bir rahip ve birkaç konuşmacı daha davetlidir. Toplantı saati yaklaşmasına rağmen, Malcolm dışındaki konuşmacılardan hiç birisi henüz gelmemiştir. Malcolm sanki birazdan olacakları önceden sezmiş gibi şöyle diyecektir: "Hiçbirinin geleceğini sanmıyorum. İçimden bir şey diyor ki bu gün kesinlikle kürsüye adım atmamalısın. " Konuşma saati geldiğinde Malcolm X, kürsüye çıkar ve salondakilere selam verir. O anda, beklenmedik bir karışıklık çıkar. Ve itiş kakış başlar. Kürsüde bulunan Malcolm X duruma hakim olmaya çalışarak; "durun! durun! telaşlanmayın sakin olun kardeşlerim" diyordu.Tam o esnada en ön sırada oturanlardan en az üç kişi aynı anda ayağa kalkarak, nişan alıp Malcolm X'e hep bir elden ateş etmeye başlarlar. Malcolm X'in dinleyicileri sakinleştirmek için kalkmış olan sağ eli derhal göğsüne düşer, öteki eli havaya kaktı orta parmağını bir kurşun uçurup gider, sakalının arasından kanlar sızıyordu ve vücudu arkaya iki sandalyeyi devirerek düşer. Tetikçiler yere düşmüş vücudunu iyice kurşunladıktan sonra kaçarlar. Dört çocuğunun üzerine kapanan eşi ve dinleyicilerden bazıları hemen sahneye koşarlar; ancak 16 kurşun tam can alıcı noktalara isabet etmiştir. Yakındaki bir hastaneye götürülürken yolda vefat eder. Hayatını adamış olduğu bu toplum için konferans verirken...

Malcolm'un naaşı cenaze evinde yirmi iki bin kişi ziyaret ettikten sonra, Amerika'da yaşayan Arabistanlı birisi tarafından İslami şartlarda toprağa verildi.

-MALCOLM YOKSUL ÖLDÜ! Başlığını atıyordu gazeteler. 12 yıl boyunca sadece karın tokluğuna, hiçbir maaş talep etmeden durmak bilmeyen bir enerjiyle çalıştı Malcolm.

Malcolm, eğitim görmemişti ve herhangi bir konuda uzman değildi. Ama samimi idi. Ve bu samimiyet, onu bu mücadelede yeterli kılıyordu. Malcolm'un adalet, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik için verdiği mücadele, onun şehadetiyle yeni bir boyut kazandı. Malcolm çok iyi bir hatipti. Ama şehadeti ile gerçekleştirdiği hitap, hayattayken gerçekleştirdiği hitaptan çok daha yaygın ve etkili olacaktı.

MALCOLM, yaşamıyla ve azimli çalışmaları ile öncelikle Amerikalı Müslümanlara ve Siyahlara örnektir. Bugün küfrün ve zulmün temel yayıcısı durumuna gelmiş olan ABD'nin işlemiş olduğu insanlık suçuna en büyük tepkiyi ve karşı örgütlülüğü göstermesi gereken Amerikalı Müslümanlardır. Müslümanlar nerede ve hangi koşullarda olurlarsa olsunlar taşıdıkları misyonun bilinciyle, halifelik görevlerinin sorumluluğuyla zulme karşı mazlumdan yana tavırlarını almalıdırlar; mazlumdan yana olmak pek çok bedeli kendisi ile beraber getirse de.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder