
Tam bir ay boyunca Rasulullah, münafıkların şerefli evini yaralamaya çalıştıklarını bilerek, acılara, hayretlere ve sorulara katlandı. Ama bununla beraber Hz Aişe’yle böyle bir soru için karşı karşıya gelmedi. Bu bir aydan sonra, artık sormak kaçınılmaz oldu. Ve ebeveyninin huzurunda ve şahitliğinde dedi ki : “ Ey Aişe senin hakkında bana şöyle şöyle şeyler ulaştı. Eğer sen bunlardan berî isen Allah seni temize çıkaracaktır. Eğer sen bir günah işlediysen de Allah’a istiğfar ve tevbe et. Eğer ki kul günahını itiraf edip de Allah’a tevbe ederse, Allah onun tevbesini kabul eder.”
Nefsim sana feda olsun ya Rasulullah! Sanki ben seni, bu sözleri, yüzünde bu haberin yalan olabileceğinden ötürü beliren hayâ ile söylerken görüyor gibiyim. Ve sanki sen, dilinde ve kalbinde bu sözlerin sızısını hissediyorsun, ama münafıkların fesatlarından ve zamanın uzamasında ötürü başka bir yol da yok. Allah da tam bu anda Buhari’de geçtiği üzere tertemiz eşinin masumiyetini ortaya çıkaran ayetlerini indiriyor.
Allah Resulü’nün bir ay boyunca bu sorudan imtina etmesini nasıl isimlendirebiliriz? Hayâ olarak, öyle değil mi? Kişinin eşine karşı bile utangaç olması, töhmetlerin geçersiz olduğunu kesin olarak söyleyememekle birlikte, onun hislerini yaralayacak sorular sormaktan kaçınması… Çok büyük bir şey değil midir? İşte yine hatırlayalım ki Allah Resulü “Erkeğin seferden geceleyin gelerek ailesinin yanına dalmasını onların hıyanetini anlamak istemesini yahut kusurlarını araştırmasını yasak etti.”
Rasulullah, yolculuktan ya da başka bir yerden dönerken eve bir anda girip de, eşin sana ihanet ediyor mu diye görmek için, onu şaşırtmanı yasaklıyor. Çünkü bunda hanımına karşı bir sui zan ve kocasının ondan kuşkulandığını düşünerek üzülmesi imkânı vardır.
Hüsnü zan, eşlerin hissiyatını göz önünde bulundurma, onlardan haya etme. Allah’ım bizi Rasul’ün Muhammed sallallahu aleyhi ve seleme ittibayla rızıklandır ve bizi cennetinde onunla bir araya getir.
Dr.İyad Kunaybi